İki İranlı kaçırıldı
1995.01.14
Lazım Esmaeili ve Asgar Smitko, gece geç saatlerde Polat Rönesans Oteli'nin gazinosundan çıktıktan sonra yolda sivil polis görünümlü kişiler tarafından arabaları durdurularak kaçırıldı.
1995 yılında 14 Ocak'ı 15 Ocak'a bağlayan gece kaçırılan iki İranlı' Polat Rönesans Oteli'ndeki Emperyal Gazinosu'ndan çıkıyordu. . Sahibi bulunduğu 0532-215-3774 numaralı cep telefonunun son kez, Polat Rönesans Oteli'ndeki Emperyal Gazinosu'na girerken kullanıldığı atin.org'da yazıldı. Yazıda, ikilinin kaçırılmalarından önce otelden ayrılırlarken kapıda telefonla konuşur halde rastladıkları Kasım adında biri hakkında detaylar yer alıyor. İkilinin PKK tarafından öldürüldüğü tahminini güçlendirecek imalarla, Kasım'ın 1994 yılında öldürülen ve faili meçhul kalan Adnan Yıldırım'ın yeğeni, Savaş Buldan'ın da yakını olduğundan özel bir kasıtla bahsediliyor. Kasım'ın cep telefonuyla konuşur halde oluşundan başka, yazıda, o sırada ancak orada bulunan birinin aktarabileceği bir başka detay da, "Telefon içeride çekmiyor da" şeklinde mazeret belirtmiş olması.
Bu detayların ikiliyi bir başka arabayla takip etmekte bulunan Ahmet Esmaeili ve Hanefi'den edinildiği düşünülebilir ancak bu, sadece belirtilip geçilen bir detay olarak kalıyor. Kasım, sonraki aşamalarda varsayımların üzerine temellendirildiği şüpheli olmaktan adeta çıkarılıyor.
Gazinodan Edirne yönüne 1 km kadar uzaklaşıldıktan sonra ikilinin bulunduğu Mercedes otomobilin sivil polis ekibi görünümlü kişilerce durdurulup kaçırılması, arkadaki bu iki kişinin tanık olduğu gelişmelerdir. Ahmet Esaeili sabahleyin MİT İstanbul Bölge Başkanlığını arayarak gördüklerini nöbetçi amire anlatıyor.
Ertesi günün akşam saatlerinde Yeşil tarafından aranan Ahmet'e, iki İranlı'nın sağ olduğu, güvencesi verildikten sonra Ziraat Bankası Ankara Ulus Heykel Şubesine 300 bin mark havale etmesi söyleniyor.
Peki Yeşil kaçırılma olayından nasıl haberdar oldu ve süreci kontrol eden biri gibi Ahmet Esmaeili'yi arayabildi. MİT'teki sorgusunda söylediğine göre onu Hurşit Han bilgilendirmiştir. Hurşit Han üstelik, Yeşil'den aracılık etmesini isterken, İranlıların talebini aktarıyormuş gibi konuşarak çıtlatmıştır olayı.
Bu veriler ışığında Yeşil'in kanaati, Hurşit Han'ın kaçırılma olayında bizzat rol aldığı, 300-500 mark avanta fırsatı tanıyarak kendisini olayın faili yerine geçirmeye çalıştığı yönünde.
İranlıların kaçırılmasından bir hafta kadar sonra 22 Ocak'ta başında Orhan Taşanlar'ın bulunduğu Ankara Emniyet Müdürlüğü Yeşil'i Ulus'taki gece kulüplerinden birinde (Canberk Gazinosu diyor) gözaltına alıp sorguluyor. Gözaltına alınmasından önce, o günkü gazetelerde İranlıların kaçırılmasıyla kendisi arasında ilişki ileri süren haberleri gören Yeşil, haberlerin kaynağı olduğunu düşündüğü Ahmet Esmaeili'yi son kez arayıp tehdit ediyor. Emniyetteki sorgusunda İki İranlı'nın kaçırılması olayı, Yeşil'e belki sorulmayan tek soru. Yeşil'e göre, bu sorguda kendisinin MİT veya askerle ilişkisi itiraf ettirilebilse, İranlıların kaçırılması olayı da bu ilişki ışığında açıklanabilir hale getirilmiş olacaktı. İtiraf olmayınca bu da mümkün olmadı.
Yeşil'in bırakılması da 25 Ocak tarihli gazetelerde yer bulan, İranlıları ARGK timlerinin öldürdüğü yolundaki Kurd-A kaynaklı açıklamadan sonra oluyor.
Serbest bırakıldıktan sonra 26 Ocak'ta Ahmet Esmaeili Yeşil'i arıyor ve abisini soruyor. Yeşil, İstanbul'da bulunduğunu akşam geç saatlerde veya ertesi gün kendisini arayacağını söylüyor. Oysa Yeşil Ankara'da ve bu kez MİT tarafından sorguya alınmış durumdaydı.
atin.org'da "Yeşil Araştırılıyor" başlıklı yazıda, Yeşil'in MİT tarafından sorguya alındığı sırada MİT kaynaklarına takılan ve Hurşit Han ile Yüksekovalı bir PKK'lı arasında yapıldığı söylenen telefon görüşmesi aktarılıyor. Buna göre Hurşit Han, kaçırılanların TC hesabına çalıştıklarını, uyuşturucu kaçakçılarının peşinde olduklarını, kaçırılmalarına Nihat Buldan Şefik Karay ve Adil Tımarcı'nın da yardımcı olduğunu söylüyor. Olayda polis kıyafetli iki kişinin sahil yolunda gözcülük yaptığı da gene bu sözü edilen telefon görüşmesine dayandırılarak belirtiliyor. Buna göre olay, daha önce yakınlarını faili meçhul cinayetlerde kaybetmiş Kürt işadamlarının işbirliğiyle gerçekleştirildi.
Polis kıyafetli iki kişinin gözcülük ettiğiyle ilgili detayın zikredilişindeki özen, olayın emniyet ayağına dikkat çekmek için. MİT kanadı, sivil ekip görünümünde PKK'lı bir grubun destek almadan böyle bir operasyonu göze alamayacağı kanaatindedir.
Konuyla ilgili öteki teorileri özetlemek gerekirse, Susurluk Komisyonu'na ifade veren Doğu Perinçek'e göre, iki İranlı'nın öldürülmesiden, tıpkı Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden olduğu gibi, Şah döneminden kalma SAVAK ajanlarını barındıran MOD adlı yeraltı örgütü sorumlu. Örgüt rejim muhalifi ve ABD tarafından kontrol ediliyor.
Geçmişteki faili meçhullerle ilgili ifşaatlarda bulunan özel harpçi Ayhan Çarkın ise, Emniyet'in bile açıktan söylemediği şeyi söylüyor, İranlıların Yeşil tarafından öldürüldüğünü ileri sürüyor. Olayın meydana geldiği tarihlerde bazı gazetelerde de işlenmiş bir tez olması nedeniyle aslında bu sözlerin bir ifşaat değeri yok. Ama esasta kendini ihbar ettiğini söyleyen Çarkın'ın bu sözlerle eski bir müttefikini ele veriyor oluşunu gözden kaçırmamak lazım.
Hurşit Han da Susurluk Komisyonu'a verdiği ifade sırasında arkadaşım ve akrabam dediği İranlıların öldürülmesinden açıkça söylemese de Yeşil'i sorumlu tutuyor.
Enis Berberoğlu imzalı "Ssuurluk: 20 Yıllık Domino Oyunu" başlıklı kitapta, Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan rapor temel alınarak jandarma ekiplerine gelen "İranlıları Baybaşin öldürdü" şeklindeki ihbar üzerine Abdullah Baybaşin'in Silivri Altınkum'daki villasına yapılan baskından bahsediliyor. İki İranlının cesetlerinin bulunmasından 17 gün sonra gerçekleştirilen baskın sırasında silinmeye çalışılmış kan izlerine rastlandığı jandarmanın tutanak raporunda da yer almış. Bu tutanağa rağmen Baybaşin hakkında herhangi bir işlem başlatılmadı.
Bu arada Mehmet Ağar'ın da Baybaşin'in Dilkum Sitesi'ndeki komşuları arasında yer aldığını hatırlayalım.
Yeşil'in sorgulanması sırasında telaffuz ettiği tahminler ve atin.org'da yayınlanan yazılarda özenle öne çıkarılan detaylar, 21 Eylül 1996 tarihinde Aydınlık Dergisi'nde yayınlanan İkinci MİT Raporu'nda derli toplu bir tez haline getirilmiş oldu. Buna göre, cinayet, Ağar ve Korkut Eken'e bağlı gruplar tarafından uyuşturucu alışverişindeki anlaşmazlık ve haraç vermeme dolayısıyla gerçekleştirildi. Bu teze göre, faili meçhullerde yakınları öldürülenler, aynı faili meçhul mekanizmasını (yani emniyeti) iki İranlıya karşı kullanmışlar ve yardımcı olmuşlar. Bir diğer bakış açısıyla, vatan için kurşunu atanlar ile yiyenler, kurşunu attıkları ve yedikleri kişilerin yardımını görmüşler. atin.org'daki yazıda gazino çıkışında cep telefonuyla konuşurken tesadüf edilen Kasım, İkinci MİT Raporu'nda kendisine biçilen rolü üstleniyor. Çıkış, onun tarafından yol kesecek ekibe haber verilmiştir.
İki İranlı karşılığında, yakınlarını faili meçhullerde kaybetmiş PKK yanlısı koalisyonun infazcılara teklif edeceği paranın, iki İranlı'nın bizzat kendilerinden elde edilebilecek haraca tercih edildiği varsayımı, bu senaryonun zayıf tarafını oluşturuyor. İki İranlının infazının cüret bakımından aslında Yeşil'in veya Mehmet Eymür'ün öldürülmesinden pek bir farkı yok. Yoksa o güne kadar hayatta kalışlarını açıklamak zorlaşır.
Öte yandan, infaz PKK'nin en azından bilgisi dahilinde yapılmışsa, Özgür Ülke gazetesinde yayınlanan haber için neden 10 gün beklendi. Örgüt kendi operasyonel kabiliyetini eğer kamuoyunun gözünde kanıtlamak istiyor idiyse, olayı çok daha önce duyurması prestijini artırmak için iyi bir fırsat değil miydi? Aksine tam tersi yapılmış, cinayetlerin Yeşille ilişkilendirilmesi için girişimlerde bulunulmuş. Üstelik, tıpkı Yeşil'in becerdiği usülle Ahmet Esmaeili'den para koparma imkanı bile mevcuttu.
İkinci MİT raporunda Özgür Ülke'nin İranlıların öldürülmesi olayıyla ilgili haberinden yapılan alıntıda faili meçhul olarak anılan Kürt işadamlarının öldürülüşünden MİT sorumlu tutuluyor, "Savaş Buldan ve arkadaşları sorgulanırken işkencecilerin telefonla konuştuğu kişinin Asker Simitko olduğu"ndan bahsediliyor. MİT raporu bu alıntıyı, olayda emniyet parmağı bulunduğunun işaretlerinden biri olarak kullanıyor. O halde bu sorgu ve sorgu sırasında telefonla Asker Simitko'nun arandığı, sorgulananların daha sonra işkenceyle öldürüldüğü kadar doğrudur. Yani sorgulayanların olaya faili meçhul demesi, kendilerini ele vermeden önceki durumu ifade ediyor.
atin.org'daki yazılarda iki İranlı'nın kaçırılması, Susurluk için milat sayılıyor. MİT'in haleti ruhiyesi penceresinden bakıldığında bu isabetli bir tespit sayılabilir. Ancak, Savaş Buldan, Adnan Yıldırım Hacı Karay gibi Kürt işadamlarının öldürülüşünü, Mecit Baskın, Namık Erdoğan gibi simge cinayetleri bir tarafa bıraksak bile, bölgedeki faili meçhulleri hangi Susurluk içinde gruplandıracağımız başka hissiyatlarla soru soranların perspektifine denk düşüyor. Emniyet ile MİT arasındaki ihtilafın kristalleşip çatlaması nedeniyle belki bu olayı işaretlemek anlamlı olabilir. Hatta ondan bile emin olmamak lazım.
Lazım Esmaeili ve Asgar Smitko, gece geç saatlerde Polat Rönesans Oteli'nin gazinosundan çıktıktan sonra yolda sivil polis görünümlü kişiler tarafından arabaları durdurularak kaçırıldı.
1995 yılında 14 Ocak'ı 15 Ocak'a bağlayan gece kaçırılan iki İranlı' Polat Rönesans Oteli'ndeki Emperyal Gazinosu'ndan çıkıyordu. . Sahibi bulunduğu 0532-215-3774 numaralı cep telefonunun son kez, Polat Rönesans Oteli'ndeki Emperyal Gazinosu'na girerken kullanıldığı atin.org'da yazıldı. Yazıda, ikilinin kaçırılmalarından önce otelden ayrılırlarken kapıda telefonla konuşur halde rastladıkları Kasım adında biri hakkında detaylar yer alıyor. İkilinin PKK tarafından öldürüldüğü tahminini güçlendirecek imalarla, Kasım'ın 1994 yılında öldürülen ve faili meçhul kalan Adnan Yıldırım'ın yeğeni, Savaş Buldan'ın da yakını olduğundan özel bir kasıtla bahsediliyor. Kasım'ın cep telefonuyla konuşur halde oluşundan başka, yazıda, o sırada ancak orada bulunan birinin aktarabileceği bir başka detay da, "Telefon içeride çekmiyor da" şeklinde mazeret belirtmiş olması.
Bu detayların ikiliyi bir başka arabayla takip etmekte bulunan Ahmet Esmaeili ve Hanefi'den edinildiği düşünülebilir ancak bu, sadece belirtilip geçilen bir detay olarak kalıyor. Kasım, sonraki aşamalarda varsayımların üzerine temellendirildiği şüpheli olmaktan adeta çıkarılıyor.
Gazinodan Edirne yönüne 1 km kadar uzaklaşıldıktan sonra ikilinin bulunduğu Mercedes otomobilin sivil polis ekibi görünümlü kişilerce durdurulup kaçırılması, arkadaki bu iki kişinin tanık olduğu gelişmelerdir. Ahmet Esaeili sabahleyin MİT İstanbul Bölge Başkanlığını arayarak gördüklerini nöbetçi amire anlatıyor.
Ertesi günün akşam saatlerinde Yeşil tarafından aranan Ahmet'e, iki İranlı'nın sağ olduğu, güvencesi verildikten sonra Ziraat Bankası Ankara Ulus Heykel Şubesine 300 bin mark havale etmesi söyleniyor.
Peki Yeşil kaçırılma olayından nasıl haberdar oldu ve süreci kontrol eden biri gibi Ahmet Esmaeili'yi arayabildi. MİT'teki sorgusunda söylediğine göre onu Hurşit Han bilgilendirmiştir. Hurşit Han üstelik, Yeşil'den aracılık etmesini isterken, İranlıların talebini aktarıyormuş gibi konuşarak çıtlatmıştır olayı.
Bu veriler ışığında Yeşil'in kanaati, Hurşit Han'ın kaçırılma olayında bizzat rol aldığı, 300-500 mark avanta fırsatı tanıyarak kendisini olayın faili yerine geçirmeye çalıştığı yönünde.
İranlıların kaçırılmasından bir hafta kadar sonra 22 Ocak'ta başında Orhan Taşanlar'ın bulunduğu Ankara Emniyet Müdürlüğü Yeşil'i Ulus'taki gece kulüplerinden birinde (Canberk Gazinosu diyor) gözaltına alıp sorguluyor. Gözaltına alınmasından önce, o günkü gazetelerde İranlıların kaçırılmasıyla kendisi arasında ilişki ileri süren haberleri gören Yeşil, haberlerin kaynağı olduğunu düşündüğü Ahmet Esmaeili'yi son kez arayıp tehdit ediyor. Emniyetteki sorgusunda İki İranlı'nın kaçırılması olayı, Yeşil'e belki sorulmayan tek soru. Yeşil'e göre, bu sorguda kendisinin MİT veya askerle ilişkisi itiraf ettirilebilse, İranlıların kaçırılması olayı da bu ilişki ışığında açıklanabilir hale getirilmiş olacaktı. İtiraf olmayınca bu da mümkün olmadı.
Yeşil'in bırakılması da 25 Ocak tarihli gazetelerde yer bulan, İranlıları ARGK timlerinin öldürdüğü yolundaki Kurd-A kaynaklı açıklamadan sonra oluyor.
Serbest bırakıldıktan sonra 26 Ocak'ta Ahmet Esmaeili Yeşil'i arıyor ve abisini soruyor. Yeşil, İstanbul'da bulunduğunu akşam geç saatlerde veya ertesi gün kendisini arayacağını söylüyor. Oysa Yeşil Ankara'da ve bu kez MİT tarafından sorguya alınmış durumdaydı.
atin.org'da "Yeşil Araştırılıyor" başlıklı yazıda, Yeşil'in MİT tarafından sorguya alındığı sırada MİT kaynaklarına takılan ve Hurşit Han ile Yüksekovalı bir PKK'lı arasında yapıldığı söylenen telefon görüşmesi aktarılıyor. Buna göre Hurşit Han, kaçırılanların TC hesabına çalıştıklarını, uyuşturucu kaçakçılarının peşinde olduklarını, kaçırılmalarına Nihat Buldan Şefik Karay ve Adil Tımarcı'nın da yardımcı olduğunu söylüyor. Olayda polis kıyafetli iki kişinin sahil yolunda gözcülük yaptığı da gene bu sözü edilen telefon görüşmesine dayandırılarak belirtiliyor. Buna göre olay, daha önce yakınlarını faili meçhul cinayetlerde kaybetmiş Kürt işadamlarının işbirliğiyle gerçekleştirildi.
Polis kıyafetli iki kişinin gözcülük ettiğiyle ilgili detayın zikredilişindeki özen, olayın emniyet ayağına dikkat çekmek için. MİT kanadı, sivil ekip görünümünde PKK'lı bir grubun destek almadan böyle bir operasyonu göze alamayacağı kanaatindedir.
Konuyla ilgili öteki teorileri özetlemek gerekirse, Susurluk Komisyonu'na ifade veren Doğu Perinçek'e göre, iki İranlı'nın öldürülmesiden, tıpkı Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden olduğu gibi, Şah döneminden kalma SAVAK ajanlarını barındıran MOD adlı yeraltı örgütü sorumlu. Örgüt rejim muhalifi ve ABD tarafından kontrol ediliyor.
Geçmişteki faili meçhullerle ilgili ifşaatlarda bulunan özel harpçi Ayhan Çarkın ise, Emniyet'in bile açıktan söylemediği şeyi söylüyor, İranlıların Yeşil tarafından öldürüldüğünü ileri sürüyor. Olayın meydana geldiği tarihlerde bazı gazetelerde de işlenmiş bir tez olması nedeniyle aslında bu sözlerin bir ifşaat değeri yok. Ama esasta kendini ihbar ettiğini söyleyen Çarkın'ın bu sözlerle eski bir müttefikini ele veriyor oluşunu gözden kaçırmamak lazım.
Hurşit Han da Susurluk Komisyonu'a verdiği ifade sırasında arkadaşım ve akrabam dediği İranlıların öldürülmesinden açıkça söylemese de Yeşil'i sorumlu tutuyor.
Enis Berberoğlu imzalı "Ssuurluk: 20 Yıllık Domino Oyunu" başlıklı kitapta, Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan rapor temel alınarak jandarma ekiplerine gelen "İranlıları Baybaşin öldürdü" şeklindeki ihbar üzerine Abdullah Baybaşin'in Silivri Altınkum'daki villasına yapılan baskından bahsediliyor. İki İranlının cesetlerinin bulunmasından 17 gün sonra gerçekleştirilen baskın sırasında silinmeye çalışılmış kan izlerine rastlandığı jandarmanın tutanak raporunda da yer almış. Bu tutanağa rağmen Baybaşin hakkında herhangi bir işlem başlatılmadı.
Bu arada Mehmet Ağar'ın da Baybaşin'in Dilkum Sitesi'ndeki komşuları arasında yer aldığını hatırlayalım.
Yeşil'in sorgulanması sırasında telaffuz ettiği tahminler ve atin.org'da yayınlanan yazılarda özenle öne çıkarılan detaylar, 21 Eylül 1996 tarihinde Aydınlık Dergisi'nde yayınlanan İkinci MİT Raporu'nda derli toplu bir tez haline getirilmiş oldu. Buna göre, cinayet, Ağar ve Korkut Eken'e bağlı gruplar tarafından uyuşturucu alışverişindeki anlaşmazlık ve haraç vermeme dolayısıyla gerçekleştirildi. Bu teze göre, faili meçhullerde yakınları öldürülenler, aynı faili meçhul mekanizmasını (yani emniyeti) iki İranlıya karşı kullanmışlar ve yardımcı olmuşlar. Bir diğer bakış açısıyla, vatan için kurşunu atanlar ile yiyenler, kurşunu attıkları ve yedikleri kişilerin yardımını görmüşler. atin.org'daki yazıda gazino çıkışında cep telefonuyla konuşurken tesadüf edilen Kasım, İkinci MİT Raporu'nda kendisine biçilen rolü üstleniyor. Çıkış, onun tarafından yol kesecek ekibe haber verilmiştir.
İki İranlı karşılığında, yakınlarını faili meçhullerde kaybetmiş PKK yanlısı koalisyonun infazcılara teklif edeceği paranın, iki İranlı'nın bizzat kendilerinden elde edilebilecek haraca tercih edildiği varsayımı, bu senaryonun zayıf tarafını oluşturuyor. İki İranlının infazının cüret bakımından aslında Yeşil'in veya Mehmet Eymür'ün öldürülmesinden pek bir farkı yok. Yoksa o güne kadar hayatta kalışlarını açıklamak zorlaşır.
Öte yandan, infaz PKK'nin en azından bilgisi dahilinde yapılmışsa, Özgür Ülke gazetesinde yayınlanan haber için neden 10 gün beklendi. Örgüt kendi operasyonel kabiliyetini eğer kamuoyunun gözünde kanıtlamak istiyor idiyse, olayı çok daha önce duyurması prestijini artırmak için iyi bir fırsat değil miydi? Aksine tam tersi yapılmış, cinayetlerin Yeşille ilişkilendirilmesi için girişimlerde bulunulmuş. Üstelik, tıpkı Yeşil'in becerdiği usülle Ahmet Esmaeili'den para koparma imkanı bile mevcuttu.
İkinci MİT raporunda Özgür Ülke'nin İranlıların öldürülmesi olayıyla ilgili haberinden yapılan alıntıda faili meçhul olarak anılan Kürt işadamlarının öldürülüşünden MİT sorumlu tutuluyor, "Savaş Buldan ve arkadaşları sorgulanırken işkencecilerin telefonla konuştuğu kişinin Asker Simitko olduğu"ndan bahsediliyor. MİT raporu bu alıntıyı, olayda emniyet parmağı bulunduğunun işaretlerinden biri olarak kullanıyor. O halde bu sorgu ve sorgu sırasında telefonla Asker Simitko'nun arandığı, sorgulananların daha sonra işkenceyle öldürüldüğü kadar doğrudur. Yani sorgulayanların olaya faili meçhul demesi, kendilerini ele vermeden önceki durumu ifade ediyor.
atin.org'daki yazılarda iki İranlı'nın kaçırılması, Susurluk için milat sayılıyor. MİT'in haleti ruhiyesi penceresinden bakıldığında bu isabetli bir tespit sayılabilir. Ancak, Savaş Buldan, Adnan Yıldırım Hacı Karay gibi Kürt işadamlarının öldürülüşünü, Mecit Baskın, Namık Erdoğan gibi simge cinayetleri bir tarafa bıraksak bile, bölgedeki faili meçhulleri hangi Susurluk içinde gruplandıracağımız başka hissiyatlarla soru soranların perspektifine denk düşüyor. Emniyet ile MİT arasındaki ihtilafın kristalleşip çatlaması nedeniyle belki bu olayı işaretlemek anlamlı olabilir. Hatta ondan bile emin olmamak lazım.
Hiç yorum yok: