Son dakika

Bahçelievler'de 7 TİP'li öldürüldü



1978.09.10

Ankara'da Bahçelievler semtinde TİP üyesi 7 kişi öldürüldü.

Yaşları 20 ile 26 arasında değişen beş genç Bahçelievler semtindeki evlerinde televizyon izlerken, içeriye giren silahlı ülkücülerce tarafından elleri arkadan bağlandı. Aynı kişiler daha sonra dışarıya çıkıp arabanın içinde bekleyen katliamın planlayıcısı "Reis" kod adlı Abdullah Çatlı'ya danıştılar. Çatlı, eter ve pamukla eve girerek gençleri bayılttı. Bu esnada arkadaşlarını ziyarete gelen iki genç de bayıltıldı ve arabayla Eskişehir yoluna götürülerek infaz edildi. Evdeki gençlerse, askılarla ve havlularla boğulmaya çalışıldı. En sonunda katliamın iki numaralı ismi "Amin" kod adlı Haluk Kırca tarafından teker teker silahla öldürüldü. Soruşturma sürecinde, katliamın planlanması ve uygulanmasında, dönemin Emniyet, Mit ve askeri yetkililerinin de katkısı olduğu ortaya çıktı.

12 Eylül'de asılan ilk ülkücü olan Mustafa Pehlivanoğlu'nun asılmasından saatler önce askeri savcıya verdiği ifadede Bahçelievler katliamıyla ilgili olarak Ercüment Gedikli ve Turan Demirkıran'ın adı veriliyor. 78'liler Federasyonu tarafından açılan ikinci Utanç Müzesi'nde sergilenen ifadede Pehlivanoğlu, “Ercüment Gedikli, Büyük Ülkü Derneği’ni kurup teşkilatlandıran ve Bahçelievler’in sorumlusu olan bir şahıstır. Bahçelievler katliamı olarak isimlendirilen olaya bu şahsın ismi karışmıştı. Ercüment Gedikli babası tarafından teslim edildikten sonra Mamak Cezaevi’nde yattı. İsa Armağan ile samimi olduğunda bir sohbet sırasında cezaevinde, Bahçelievler katliamından kendisinin ve Turan Demirkıran’ın sorumlu tutulması nedeniyle Genel Merkez tarafından konuşabilirler endişesiyle suçlandıklarını ve genel merkezin kendilerini öldürebileceğini tahmin ettiğini, bu nedenle cezaevine girmek suretiyle ölümden kurtulduğunu anlattı.” diyor.

Haluk Kırcı arandığı dönemde yayınlanan "Zamanı Süzrken / (Hatıralar) başlıklı kitabının ‘‘Hayatta her şey planlandığı gibi yürümüyor'' başlıklı bölümünde olay hakkında ‘‘Kesinlikle önceden planlanmayan ve hesapta olmayan o gece, kaderimizdeki bir yol ayırımı olarak karşımıza çıktı'' dedikten sonra şunları anlatıyor:
‘‘Anlatılması uzun, uzun olduğu kadar da üzücü o geceyi yaşamamız, kaderimizin bir tecellisiydi. Bizi iplere taşıyan, yıllarımıza mal olan ve dosyalarda kalan o gecenin olayları, bir gariplikler ve tesadüfler zincirinin yalnızca bir halkasıydı.'' diyor.

Sedat Ergin bu kitaptan bahsettiği 2 Kasım 1999 tarihli Hürriyet'te yayınlanan yazısında Kırcı'nın baskın yaparak evdeki beş genci eterle bayıttığı, bu sırada kapının çalındığı, hesapta olmayan iki kişinin, Faruk Erzan ve Salih Gevence'nin eve geldiği, Kırcı'nın, arkadaşı Kürşat Poyrat'la birlikte bu iki kişiyi İstanbul yolundaki ıssır bir mevkiye götürüp kafalarına kurşun sıkarak öldürdüğü belirtiliyor. Katiller, bu cinayetin ardından eve dönüp baygın yatan Osman Nuri Uzunlar'ı telle boğmaya çalışmış, başaramayınca yüzüne havlu ile bastırarak öldürmüş. Yerde baygın yatan öteki gençler, Serdar Alten, Hürcan Gürses, Efraim Ezgin ve Latif Can'ı ise kafalarına sıktığı kurşunla öldürmüş.

12 eylül döneminde yakalanan Kırcı, Bahçelievler katliamı davasından öldürdüğü insan sayısı kadar yani 7 kez idam aldı. Kırcı, 1989 yılında düzenlenen sahte bir şartlı tahliye evrakıyla serbest kaldı ve kaçtı.

Kırcı, kaçak olarak arandığı dönemde devlet adına taşeron işler yapıp ihalelere giren Kırcı, 1998 yılında yeniden yakalandı.

----------------

Sedat Ergin'in konuyla ilgili bir başka yazısı

Haluk Kırcı'yı yakından tanıyalım

15 Ocak 1999 / Hürriyet


Sedat ERGİN
Bundan tam yirmi bir yıl önce, 9 Ekim 1978 gününün gecesi saat 22.00 sularında Haluk Kırcı Bahçelievler 15. sokaktaki 56 numaralı apartmanın kapısından içeri girdi.

Yanında kendisi gibi Ülkü Ocakları'na üye olan Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kürşat Poyraz vardı. Katliamın planlayıcısı olan Abdullah Çatlı sokağın girişinde bir otomobilin içinde beklemekteydi.

Bodrum katındaki iki numaralı dairenin kapısını çaldılar. Kapının aralanmasıyla birlikte silahlarıyla içeri daldılar.

Evde Türkiye İşçi Partisi'ne üye beş genç vardı. Silahsızdılar. Saldırganlar evdekilerin ellerini arkadan bağlayıp yüzükoyun yere yatırdılar.

Evde üç kişinin olduğunu tahmin ediyorlardı. Beş kişi olunca nasıl öldürecekleri konusunda kararsız kaldılar. Kırcı, talimat almak üzere dışarıda bekleyen Çatlı'nın yanına gitti.

Çatlı, eter ve pamuk bularak eve getirdi; ardından yine otomobile döndü. Kırcı ve ekibi, beş genci de eterle bayılttılar.

Tam bu sırada kapının zili çaldı. Evdekilerin iki arkadaşı daha gelmişti. Bu da hesapta yoktu.

Kırcı ve Poyraz, bu iki genci silah tehdidiyle otomobilde bekleyen Çatlı'nın yanına götürdüler.

Çatlı'nın sürdüğü otomobil İstanbul yoluna çıktı. Çatlı, Balmumcu yolunun 13. kilometresinde otomobili durdurdu.

Kırcı ve Poyraz, iki genci yol kenarındaki tarlanın içine götürdüler.

Gecenin karanlığı altında Faruk Erzan'ın kafasına üç, Salih Gevence'nin kafasına da üç kurşun sıktılar.

* * *


Cesetleri tarlada bırakarak Bahçelievler'e döndüler. Sıra evde baygın yatan beş gencin imha edilmesine gelmişti. Aralarında yöntem tartışması çıktı. Kırcı, ‘‘Ben iple boğarım'' dedi.

Kırcı, önce baygın haldeki Osman Nuri Uzunlar'ı sürükleyerek mutfağa götürdü. Telle boğazını sıkmaya başladı. Bu şekilde boğamayacağını anlayınca, banyodan bir havlu getirdi. Uzunlar'ın yüzüne havluyu olanca gücüyle bastırdı.

Uzunlar'ın vücudu direniyor; can çekişiyordu.

Son nefesini vermesi dakikalar aldı.

Kırcı yorulmuştu. ‘‘Bu böyle olmayacak. Siz evden çıkın, ben hepsinin kafasına sıkıp çıkarım'' dedi. Diğerleri çıktılar.

Kırcı, odada yerde baygın yatan dört gençle tek başına kalmıştı. Öndörtlüsünü sırayla her birinin üzerine boşalttı.

Serdar Alten'in mide ve bağırsaklarına üç kurşun.

Hürcan Gürses'in kalp ve böbreğine üç kurşun.

Efraim Ezgin'in başına dört kurşun.

Latif Can'ın akciğerini iki kurşun parçaladı.

Kırcı, 8 Kasım 1980 tarihinde İstanbul'da Kadıköy iskelesinde dolaşırken sivil polisler tarafından yakalandı.

Sıkıyönetim Mahkemesi'nde 7 ayrı idam cezasına çarptırıldı.

Kırcı, 1989 yılında düzenlenen sahte bir şartlı tahliye evrakının yardımıyla serbest bırakıldı. Ardından şirket kurup işadamı oldu.

1994 yılında İstanbul'da yakalandıysa da, bazı polislerin yardımıyla serbest bırakıldı.

Çünkü o tarihte devlet tarafından istihdam edilmişti ve cinayetlerine devam ediyordu.

Bu devlete de böyle bir katili istihdam etmek yakışırdı.

NOT: Bahçelievler katliamı ile ilgili ayrıntılar Doğan Yurdakul ve Soner Yalçın tarafından yazılan ve Türkiye'nin son 20 yıllık yakın tarihinin en önemli referans kitaplarından biri olan ‘‘Reis''ten alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.