Son dakika

Dev-Genç davası duruşmaları



1972.02.21

Dev-Genç davasının duruşmaları başladı. Duruşmalar 28. Tümer Topçu Kışlası'nın duruşma salonu haline getirilmiş bir barakasında görülüyor. Tutuklu yargılananlar, salona girerken "Faşist mahkeme", "Kahrolsun emperyalizm", "Kahrolsun Amerikan uşakları" şeklinde sloganlar attı. Sanıklardan Şaban İba, "Siz bizi yargılayamazsınız. Biz işçi sınıfının temsilcisiyiz. Siz ise burjuvazinin temsilcisisiniz, aramızda husumet mevcuttur" diyerek mahkemeyi reddetti. Hüseyin Yavuz, aynı sözleri yazılı olarak mahkemeye verdi.

Sanıkların kimliklerinin tespiti işlemine geçileceği sırada yargılananlar hep bir ağızdan mahkemeye itimat edip etmediklerinin kendilerine sorulmadığını söyleyerek "Heyetinizi reddediyoruz, kabul etmiyoruz, reddi hakim talebimiz var" diye bağırdılar. Bunun üzerine hakimin reddine dair dilekçelerini hazırlamaları için duruşmaya yarım saat ara verildi. Duruşma yeniden başladğında Tahir Özcan Balköse, Şaban İba, Hüseyin Yavuz, Oral Çalışlar ve Mustafa Kemal Çamkıran, hazırladıkları dilekçeyi mahkemeye verdiler. Dilekçelerde mahkemenin kuruluşunun anayasaya aykırı ve Hakimlerin tayinlerinin tabii hakim ve mahkemelerin bağımsızlığı prensibine aykırı olduğu savunuluyor, yargılamaya dayanak oluşturan kimi kanun maddelerinin Anayasaya aykırılığı ileri sürülüyor ve Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi talep ediliyordu. Talepler oy birliğiyle reddedildi.

Mahkemenin gerekçeli kararında yargılananların bu girişiminin, 1924 yılında ilk defa Proleterakaya Revolutsin Dergisinde yayınlanan ve 19 Ocak 1905 tarihli "Y.D. Stasovaya ve Moskova'da hapiste bulunan diğer yoldaşlara mektup" başlıklı yazıda geçen tavsiye ve telkinlerle benzerlik gösterdiği saptaması yer aldı.

Mektupta;

"Sevgili arkadaşlar,
Mutlak (Bolşevik Y.D. Stesova'nın takma adı) mektubunda ve bilinmeyen bir kimse kanalı ile gönderildiği zabıt notunda yer alan "mahkemede izlenilmesi gereken taktikler" hakkındaki sorularınız elime geçti. Mutlak iki farklı görüşten bahsediyor. Not üç guruptan bahsediyor. Belki bununla aşağıdaki şekilde ifade etmeye çalışacağım üç farklı düşünceyi anlatmak istiyor:

1- Mahkemeyi tanımayı reddetmek ve derhal boykot etmek.
2- Mahkemeyi tanımayı reddetmek ve duruşmalara katılmamak; sadece salt hukuk açısından mahkemenin yargılama yetkisine sahip olmadığını belirtecek bir avukat tutmak, sanığın son konuşmasında bir profession de foi (bir inancın bir programın açıklanması, bir dünya görüşünün ortaya konması) yapmak ve bir jüri tarafından yargılanmayı talep etmek.
3- Aynı şey sanığın son ifadesi için geçerlidir. Davayı bir ajitasyon vasıtası olarak kullanmak ve bu amaçla bir dava vekilinin yardımı ile duruşmalara katılmak, davanın hukuk dışı olduğunu göstermek ve hatta şahit çığırmak  (Suç işlendiği anda başka yerde olduğunu ispat etmek, v.s.)

Bence birçok şey duruşmanın ne çeşit bir duruşma olacağına yani ondan ajitasyon amaçları için yararlanma imkanı olup olmayacağına bağlıdır. Bu imkanın olması halinde birinci maddedeki politika geçerli olmaz; bu imkanın olmaması halinde ise geçerlidir. Ama ancak, kesin ve sert bir protesto ve beyandan sonra; bununla beraber, ajitasyon amaçları için davadan yararlanma durumu varsa 3 numaralı politika tercih edilebilir. Bir progession de foi konuşması genellikle en fazla tercihe şayandır. Ve kanatımca çok faydalıdır. Ve bir çok durumda ajitasyon etkisi yapabilir.

"Avukatlara gelince, avukatlar tamamen kontrolümüz altına alınmalı ve yola getirilmelidir. Çünkü bu entelektüeller çirkefinin nasıl pis oyunlara başvurabileceğini önceden kestiremeyiz. Onları önceden şu şekilde uyarmak gerekli: buraya bak lanet olasıca düzenbaz, eğer en ufak münasebetsizliğe ve siyasi oportünizm numarasına başvurmaya kalkışırsan (eğer sosyalizmden hem ve yanlış bir şey, körü körüne bir tutku olarak bahsedersen veya sosyal demokratların kuvvet kullanmayı reddettiklerini söylersen, onların öğretilerinden ve sosyal-demokrat hareketten barışçı bir şey v.s. olarak bahsedersen) o zaman sanık olan ben seni hemen oracıkta teşhir ederim. Bir alçak olduğunu söylerim. Böyle bir savunmayı reddettiğimi ilan ederim, v.s. bütün bu tehditler gerçekleştirilmelidir. Sadece akıllı avukatlar tutulmalıdır. Başka türlüsüne ihtiyacımız yoktur. onlara önceden şunlar anlatılmalıdır. Dava konusu olan olaylar hakkında şahitleri ve savcıyı eleştirmeli ve onlara 'tuzaklar kurmakla' düzmece ithamları açığa çıkarmakla yetinin. Konuşmaların Şamyakin (adil olmayan bir dava, hakim Şamyakini anlatan eski bir Rus hikayesinin adı) davasına benzeyen taraflarını gözler önüne sermekle yetinin. Akıllı bir liberal avukat dahi sosyal-demokrat hareketin barışçı tabiatını ve bu hareketin kültürel etkilerini Adolf Wagar gibi kimseler tarafından bile kabul edildiğini belirtmeye veya bunu ima etmeye son derece yatkındır. Bütün bu çeşit gayretlerin daha başlangıcında önlenmesi gerekir. Yanılmıyorsam Bebelg'in dediği avukatlar en gerici insanlardır. Ayakkabı tamircisi terziliğe kalkışmamalıdır. Sadece bir avukat olarak kalın. devlet lehindeki şahitleri, savcıyı alaya alır, şöyle bir davayı karşılaştırın ama sanığın inançlarına karışmayın, hele onun inançları ve davranışları hakkında ne düşündüğünüzü belirtmeye sakın kalkışmayın. Çünkü, siz zavallı liberaller bu inançları kavramaktan o kadar uzaksınız ki, onları överken dahi yavan bir şey söylemekten kurtulamazsınız. Tabii ki, bütün bunların avukata Sobakeviç (Gogol'ün Ölü Canlar adlı romanındaki zorba ve zalim toprak ağası) tarzında anlatılması gerekmez. Bu, yumuşak, dikkatli ve ihtiyatlı bir şekilde yapılabilir. Bununla beraber avukatlara özellikle sosyal demokrat ve parti üyesi olduklarını söyleyenlere kuşku ile bakmak ve onlara güvenmemek iyi olur. Birinci maddemizde belirtildiği gibi duruşmalara katılıp katılmama meselesi bence avukat meselesine bağlıdır. Avukat tutmak duruşmalara katılmak anlamına gelir. Şahitleri teşhir etmek ve mahkeme aleyhine ajitasyon yapmak için faydalı olacaksa neden katılmamalı? Elbette ki sadece kendimizi korumak için yakışıksız bir tavıra kapılmamak gerekir. Bunu söylemeye bile lüzum yok. İfade vermeye başlamadan önce, mahkeme başkanının ilk sorularına cevap verirken derhal beyanlarda bulunmak en iyisidir. Her duruşmada duruşmalara katılıp katılmama meselesi tamamen şartlara bağlıdır. Diyelim ki suçlu olduğumuz ispat edildi. Şahitler doğru söylüyorlar, bütün iddianame itiraz götürmez belgesel delillere dayanıyor. bu durumda duruşmalara katılmakla hiç fayda olmayabilir. Ve bütün dikkatler ilkelerin açıklanmasına teksif edilmelidir. Bununla birlikte eğer olaylar şüphe götürecek durumda ise, polis şahadetleri karışırsa ve yalanlarla doluysa o zaman davanın danışıklı dövüş olduğu teşhir edilerek propaganda yapma fırsatının kaçırılmaması gerekir.

Bir çok şey de sanıklara bağlıdır. Eğer çok yorgun, hasta, yıpranmış iseler ve aralarında "savunmada ve kelime oyunlarında" tecrübeli olanlar yoksa o zaman duruşmalara katılmayı reddetmek, bu mealde bir beyanda bulunmak, dikkatleri ilkelerin ilan edilmesine teksif etmek belki de daha uygundur. İlkelerin açıklanması konusunda daha önceden hazırlık yapılması arzuya şayandır. Her halükarda ilkeler, program, sosyal demokrat partinin taktikleri, işçi sınıfı hareketi, sosyalist hedefler ve ayaklanma hakkındaki konuşma önemli meseledir."


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.